Çalışma hayatından bulanıp, sıkılan biçare gençliğin can simidi uzun haftasonları. Biz de 4 arkadaş, cumayi haftasonuna baglayip 3 günlüğüne Londra'ya gittik :)
Akıllara hemen "3 gün yeter mi Londra'ya?" sorusu geliyor tabii. Turistliğinizi bilip, yalnızca en öne çıkan yerleri göreceğim derseniz yeterli bir süre. Ama o restoranda da gideyim, şu tiyatroyu da göreyim, bu sergiyi de gezeyim derseniz Londra bir derya, çıkamazsınız 3 günde. Biz de süremiz çok sınırlı olduğu için gitmeden önce iyi bir ön hazırlık yaptık. Mutlaka görülmesi gereken yerlerin bir listesini çıkardık. Çoğunlukla parklar, açık marketler birkaç tane de müze oldu listemizde. O nedenle Pass almanın gereksiz olduğuna karar verdik, onun yerine 3 günlük ulaşım kartı aldık. Bu arada günlük kartlar, kartı saat kaçta almış olursanız olun gece 24.00'da geçerliliğini yitiriyor, passlarda olduğu gibi 24 saat geçerli değil. Bu küçük detayı da aktardıktan sonra başlıyorum gezi rotasına.
1. Gün
İlk gün, ilk heves hunharca yürüyerek kraliyet sarayı, eski parlamento bınası, kraliyet parklarının bulunduğu Londraˋnın tarihi merkezi Wesminster bölgesini gezdik.
St. James Park
İlk durağımız St. James Park. Picadilly Circus'taki otelimizden çıkıp yürüyerek St James Park'a ulaştık. Kraliyet parkları arasında bulunan bu park sizi doğrudan Buckingham Sarayına bağlıyor. Gölet kenarında çocukların kazları beslediği,takım elbisseli plaza insanlarının öğle yemeklerini yedikleri sakin bir park, hem de kentin tam merkezinde. St. James ve ondan sonra gezdiğimiz parklarda en çok dikkatimi çeken şey aşağıda resmini görebileceğiniz Prenses Diana hatıraları oldu. Gerçekten çok seviyorlar Diana`yi.
Buckhigham Palace
St. James'ten sonra rotamızı Buckingham Sarayı'na çevirdik. Fakat hem çokça Avrupa sarayı gördüğümüz için artık saraylar pek ilgimizi çekmediğinden, hem pahalı oluşundan, hem de uzunca vakit alacağı için sarayın içine girmedik. Dışarıdan birkaç fotoğraf çekip yolumuza devam ettik. Bu sırada bir davet çıkışına denk gelmiş olmayız ki, saraydan şu meşhur İngiliz şapkası takan bayanlar ve üniformalı baylar çıktı. Onların da dedikodularını yaptık tabii, affetmedik :)
Sarayın içini gezme isteye için genel bilgi: Sarayın tüm odaları ziyarete açık değil. Kraliyet odalarının bir bölümü, ahır, bahçe gibi alanlar ziyarete açık. Fiyatları da gezeceğiniz yere göre değişiyor. Hepsini kapsayan günlük turlar
£37.
Wesminster Abbey
Wesminter Abbey 1000 yıla yakın tarihi olan bir klise. Kate Middleton ve Prens William'in evlendiği klise olarak biliniyor ama daha çok. Dua zamanı giriş serbest, diğer zamanlarda £20.
Big Ben
Londra`nin sembollerinden biri olan Big Ben gotik tarzda insaa edilmiş, parlamento binası ve Westminster Abbey`in hemen yanında bulunan bir saat kulesi. Asıl adı Elizabeth Kule`si olmasına rağmen kulesindeki çanın adı olan Big ben ile anılıyor daha çok. Resmi sitesinde yazdığına göre yalnızca UK`de ikamet edenler giriş yapabiliyormuş parlamento binasına ve Big Ben`e. Biz de bu nedenle giriş yapmaya teşebbus etmedik. Bu arada Big Ben`in hemen arka tarafında da meşhur kımızı telefon kulübelerini bulabilirsiniz. Adım başı bu kulübelerle karşılaşacağımı düşünmüştüm gitmeden önce ama öyle değilmiş. O yüzden kırmızı telefon kulübesi görür görmez hemen turistliğinizi gösterip resim çekilin derim. bkz:ben :)
London Eye
Londra`nin bir diger sembolu de London Eye. 1999 yilinda yapilan bu donme dolap Avrupa`nin en buyuk donme dolabi olmakla birlikte Thames Nehri`nin hemen kenarinda muthis bir Lonra manzarasi sunuyor size. London Eye`a giderken de yuruyus yolunda eglenceli gosteriler duzenleyen sokak sanatcilarini izlemenizi tavsiye ederim. 15 dakikalik London Eye`a turu £20,20.
London Eye
Covent Garden
Renkli, hareketli, sokak muzisyenleriyle civil civil bir alisveris pasaji Covent Garden. Burada en cok bitki caylari ve demleme ekipmanlarinin oldugu magazalarda vakit gecirdim, farkli caylar tattim. Onun disinda tasarim giyim magazalarina, oyuncakcilara, cikolatacilara ugrayabilir, butik dukkanlari keyifle kesfedebilirsiniz.
Neil's Yard
Burayi bir arkadas tavsiyesiyle kesfettik. Arada kalmis, kucucuk ama cok sirin bir avlu.Avludaki kucuk kucuk dukkanlar arasinda 26 Grains isimli restorani gorunce cok sasirdim. Yalnizca tahillardan olusan bir menusu olan bu restorani Ingiliz oyuncular da sikca ziyaret ediyor. Nereden mi biliyorum; sagolsun instagram kim, nerede, ne yemis bize haber etmeden gecmiyor :)
2. Gün
Hyde Park
Avrupa hayranligi olarak alginmasin ama gercekten Avrupa`da park olayi gercekten cozulmus. Hyde Park da gezdirme rotasi olan, arada kucuk meydanlarla size suprizler yapan, nefes alan/aldiran, yasayan bir park. Benim gordugum tek aksiyon goletteki deniz bisikletleriydi; ki park zaten kendi basina bir cazibe merkezi oldugu icin yersiz aksiyonlara gerek duymuyor. Bir ara gozlerim bizim parklardaki `Nahide Ekengil`egzersiz aletlerini aradi ama maalesef bulamadim :)
Biz gittigimizde mart ayiydi ve hava 12-13 derece civarindaydi. O yuzden sakindi, yuruyus yapan birkac kisiye denk geldik, ama yaz aylarinda cimlerde oturan, sohbet eden insanlari hayal etmek zor degil. Bence Hyde Parka gidin ve bir dunya metropolunun orta yerinde sakinligin, dinginligin tadini cikarin :)
Hyde Park
Marble Arch
Burasi gorulse de gorulmese de olur bir yer. Bildigimiz zafer kapisi. Vaktiniz varsa onunda durup birkac fotograf cekilebilirsiniz.
London Bridge
Gene bir olmazsa olmaz: London Bridge. Roma doneminden beri defalarca yanginlarla, depremlerle yikilip yeniden yapilan koprunun guncel hali 1973`te Kralice Elizabeth tarafindan yapilmis. Su an kulelerinde oteller mevcut, kucuk(!) bir bedel karsiligi London Bridge`de kalmak mumkun. Ama daha kucuk bir bedele koprunuye cikip Londa`yi izlemek de mumkun.
London Bridge
British Museum
Gezdigimiz tek muze olma sansina nail olan muze British Museum. Dunya`nin her kosesinden eser bulmaniz mumkun, agirlikli olarak Avrupa eserleri mevcut. Merakla Anadolu ve Islam eserleri bolumune de gittik. Lokasyon olarak muze icinde 2. plana atilmis bir alanda, bodrum katindaydi. Diger bolumlere oranla da bostu diyebilirim. Burada Hatay`dan, Corum`dan ve daha pek cok sehirmizden cikarilan eserleri gorup ic gecirdik, ama aliskin oldugumuz icin cabuk atlattik ve aksam yemegi icin muzeden ayrildik.
Giriste belirlenmis bir giris ucreti yok, bagis usulu giris yapiliyor.
3. Gün
Notting Hill-Portobello Road
Notting Hill Londra`da en keyifli vakit gecirdigim yer oldu. Eski plaklardan calan muzikle sokaklarin yankilandigi, neseli bir yer. Incik cincik bircok hediyelik lternatifivar. Akisa kendinizi kaptirirsaniz rahat 2-3 saat gecirilebilir bu kucuk sokakta.
Notting Hill
Bizim son gunumuz oldugu icin Notting Hill`i gezip dogrudan donus yoluna gectik. Kisa ama keyifli bir gezi oldu.Kurdan dolayi Londra pahali bir sehir olsa da ucretsiz girebileceginiz Hyde Park, Notting Hill gibi yerler az butceyle bile guzel vakit gecirmenizi sagliyor. Yeme icme konusunda one cikanlar Fish and Chips`ti tabi. Bir de Wasabi restoran zinciri cok hosuma gitti. Self servis isediginiz susiyi raflardan secip karton tepsiye koyuyorsunuz ve kasada odeme yapip afiyetle yiyorsunuz.
Umarim fikir vermistir bir nebze de olsa. Bir sonraki yazida gorusmek uzere :)