Yeni yıla 3 kala ne giysem, ne sürsem diye düşünmeye başlayanlardansan aramıza hoşgeldin =)
Chistmas tatilini fırsat bilip yurda dönen el mankenime-kardeşime- de kavuşmuşken ne sürsem olayının üstüne gittim ve aşağidaki nailartı döktürüverdim(!) ;p
Yılbaşı temasına uygun olarak kırmızı renkler, ren geyikleri ve şekerlemelerini denedim, umarım beğenirsiniz.
29 Aralık 2013 Pazar
23 Aralık 2013 Pazartesi
Clinique Moisture Surge Extended Thirst Relief Gel-Créme
Clinique aşkım depreşmişken hemen size kışın kuruyan biçare cildimin biricik dostu Clinique Moisture Surge Extended Thirst Relief Gel-Créme'den bahsetmek istiyorum. Malum kışın soğukların gelmesiyle pek çoğumuzun cildi kuruyup, geriliyor. Ben mutluluğu Moisture Surge'de buldum, sizin de bulmanız dileklerimle başlıyorum anlatmaya.. =)
Cilt bakımıyla ilgili bir ihtiyacım olduğunda ilk baktığım yer Clinique oluyor nedenini bilmediğim bir şekilde. Kışın da bana yardım etse etse Clinique yardım eder yine dedim ve yoğun nemlendirme sağlayacağını vaadeden Moisture Surge Extended Thirst Relief kremini aldım; gerçekten hiç pişman olmadım. Krem dediğime bakmayın aslında jel yapıda bir ürün. Hatta su gibi, yok gibi bir ürün =) İçerisinde parfüm yok, kokusu dermokozmetik ürün kokusu, parfümsüz güneş kremlerine benziyor hafif, ama rahatsız edici boyutta değil. Kolayca yayılıyor ve 2-3 dakika içinde emiliyor; cildimde hiçbir yapış yapışlık, veya kimi jel kremlerin bıraktığı o yapay kayganlık hissini bırakmıyor. Dışarıdan hiç sürmemişim gibi, ama içeriden bir refahlama.. Hatta krem cilt tarafından emilirken sanki cildinizi ıslak bırakmışsınız da su kendi kendine buharlaşıyormuş gibi bir ferahlık hissi oluşuyor.
Resimde de gördüğünüz gibi kavanozum bitti bitecek =( Yaklaşık 3 aydır sabah akşam, her gün uyguluyorum ve herhangi bir sivilcelenme yapmadı, yağlandırmadı. Diyecek çok şey yok gerçekten, benim için çok başarılı bir ürün ;) Tam puan beş yıldız =)
22 Aralık 2013 Pazar
Clinique All About Shadow Quad
Yılbaşının yaklaşmasıyla pek çok kozmetik markası yılbaşına özel koleksiyonlarını biz makyajseverlerin ilgisine sunmaya başladı.Kozmetik ürünlere zaafımı bilen canım arkadaşım da Clinique'nin Party Favours setini armağan ederek yeni yılı erkenden getirdi bana.. ^_^
Set, şık bir makyaj çantasıyla birlikte geliyor. İçerisinde aşağıdaki resmini gördüğünüz ve incelemesini yapacağım 4'lü far paleti, Hight İmpact Siyah Mascara, Quickliner For Eyes Intense -Black Honey göz kalemi,Chubby Stick Intense Nemlendirici Kalem Ruj Roundest Raspberry, A Different Nail Enamel Oje Cosmo Chic, All About Eyes Göz Çevresi Bakım Kremi bulunuyor.
Bu sonbaharın trendlerinden olan kızıl, mürdüm tonlarındaki gözleri yaratmak için kullanabileceğiniz renklerden oluşan paletin paketi oldukça şık. Yalnız baştan belirtmeliyim ki bu farları mutlaka altına bir baz sürerek kullanmakta fayda var, zira ucup dağılmaya pek meyilli. Farlardan Hazy hergün kullanılabilecek özellikte, içinde belli belirsiz mor ışıltılar olan açık kahve rengi bir far. Makyajımı biraz daha ağırlaştırmak, gece makyajına çevirmek istediğimde, Hazy'i, Chocolate Covered Cherry ile gölgelendirerek makyajı hemen dumanlı görünüme çevirebiliyorum. Rasperry Beret'i ilk bakışta çok pembe bulmama rağmen Chocolate Covered Cherry ile karştırarak sezonun favori görünümü olan kızıl-mürdüm ağırlıklı göz makyajını yakalayabiliyorum. Bolca maskarayla da çerçeveledik mi gözleri, tamamdır ;) Palette tek sevemediğim ürün Pink Shade oldu. Bunun nedeni ürünün pigmentasyonun çok zayıf olması. Neredeyse hiç renk vermiyor, gözde baz olsa da kalıcı olmuyor. Kum gibi bir yapısı var hemen tozuyup ucup gidiyor.
Paleti genel olarak sevdim, benim günlük ihtiyaçlarımı karşılayacak bir ürün. Ama derseniz ki; bir düğünde, nişanda fotoğraf çekiminde nasıl olur dayanır mı, o kadar uzun soluklu performans sağlayamadım ben maalesef (baz kullanmama rağmen). Özellikle yılbaşı da yaklaşıyorken arkadaşlarıma ne hediye alsam diye düşünüyorsanız, bence bu ürünü bir gözden geçirin derim. Görüşmek üzereee =)
İnstagram: miamamos
Twitter: Sedeffina
Etiketler:
Clinique,
eye shadow,
göz farı,
kozmetik,
make-up,
makyaj,
party favours,
yılbaşı
21 Ekim 2013 Pazartesi
Panda Tırnaklar
Yeniden herkese merhaba!!
Son yılların en uzun bayram tatilini de tarihin tozlu sayfalarına gönderdikten sonra pazartesi sendromunu aşmak için birazdan size gösterecegim nailarti yaptim kendime. Bu nailart tam bir terapi!! Üstelik o kadar kolay kii.. İhtiyacınız olan 3 renk oje, dotting pen veya kürdan bile olabilir ve en önemlisi: kalpten gelen nailart sevgisi ;))
Öncelikle tüm tirnaklara baz rengi olacak, yari saydam bir oje sürdüm.Benim seçimim Flormar 227 nolu ojeydi.Sonra french manikür yapar gibi ama biraz daha kalın şeritler çekip iyice kurumasını bekledim.Kuruduktan sonra dotting pen ile sevgili minik pandamın patilerini dokundurdum. :) Yüzük parmağımda ise farklı olarak beyaz oje ile bir elips çizip içini doldurdum.Kuruduktan sonra yine dotting pen yardimiyla gözlerini, kulaklarini ve burunu yaptim ve sevimli pandacığım yüzünü gösterdi. Sevgiyle kalınn ;)
Son yılların en uzun bayram tatilini de tarihin tozlu sayfalarına gönderdikten sonra pazartesi sendromunu aşmak için birazdan size gösterecegim nailarti yaptim kendime. Bu nailart tam bir terapi!! Üstelik o kadar kolay kii.. İhtiyacınız olan 3 renk oje, dotting pen veya kürdan bile olabilir ve en önemlisi: kalpten gelen nailart sevgisi ;))
Öncelikle tüm tirnaklara baz rengi olacak, yari saydam bir oje sürdüm.Benim seçimim Flormar 227 nolu ojeydi.Sonra french manikür yapar gibi ama biraz daha kalın şeritler çekip iyice kurumasını bekledim.Kuruduktan sonra dotting pen ile sevgili minik pandamın patilerini dokundurdum. :) Yüzük parmağımda ise farklı olarak beyaz oje ile bir elips çizip içini doldurdum.Kuruduktan sonra yine dotting pen yardimiyla gözlerini, kulaklarini ve burunu yaptim ve sevimli pandacığım yüzünü gösterdi. Sevgiyle kalınn ;)
İnstagram: miamamos
Twitter: Sedeffina
13 Ekim 2013 Pazar
The Face Shop CC Cream
Herkese Merhaba! =)
Beni instagramda takip edenler hatırlayacaktır, yaz sonunda Kore'den edindiğim birkaç parça ganimetciğin resmi paylaşmıştım. İçlerinde en çok merak ederek aldığım da The Face Shop'up Face it CC Kremiydi. Beklentim çok yüksek olduğu içindir belki, ama ben umduğumu bulamadım. Neden mi? İşte yorumlarım:
İlk çıktığı andan beri dünya çapında çok ses getiren bir ürün oldu. Kore'deki kozmetik markaları zaten BB, CC ve bilimum kremlerde kendini kanıtlamış durumda. Fırsatını yakalamışken ben de bu meşhur CC Kremi almadan edemedim. En çok ilgimi çeken tarafı tasarımı oldu. Oldukça farklı, çok şık ve kullanışlı bir tasarım. Yan yüzeyindeki butona basınca kapağı açılıyor. Kapak kısmında bir ayna ve tabanında bir sünger karşılıyor sizi. (İnstagramda ambalajın kullanımına dair küçük tanıtım videomu izleyebilirsiniz.)
Aşağıdaki resimde görülen şeffaf plastikten yapılan düğmeye basınca ürün geliyor.Tabanı palet gibi kullanarak süngerle ürünü buradan alıp yüzünüze uygulayabiliyorsunuz.
Ürünün yapısına gelecek olursak, yoğun bir kıvamı var. Bendeki SPF 30. SPF 50 olanına göre nispeten akıcı kıvamı. SPF 50'liğini de deneme şansım olmuştu, o bayağı bir katı kıvamlıydı yüze dağıtması oldukça zor benden söylemesi.
Kapatıcılığı CC Kremler'e göre oldukça başarılı, orta ile yoğun kapatıcılık arasında diyebilirim. Fakat CC kremlerden beklediğim o hafiflik hissini bulamadım maalesef. Yağ oranını bilmiyorum ama oldukça yağlı olsa gerek, sim yada ışıltı yok içinde ama parlak bir bitişi var. Karma ciltli biri olarak üzerinden pudra ile geçince daha rahat kullanıyorum. Denemek için altına herhangi bir nemlendirici sürmemiştim cildimin kuru bölgelerinde aşağıda görülen pütür pütür görüntüyü ortaya çıkardı. Kuru ciltli iseniz bir nemlendirici sonrası Face İt sürerseniz memnun kalacağınızı düşünüyorum. Ama benim cilt tipime hiç uymadı. Ürünün en beğendiğim yanı ambalajı oldu ve Kore'lilerin cilt tipi ile benimkisinin çok farklı olduğu gibi bir sonuca vardım =) Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalınn =)
Beni instagramda takip edenler hatırlayacaktır, yaz sonunda Kore'den edindiğim birkaç parça ganimetciğin resmi paylaşmıştım. İçlerinde en çok merak ederek aldığım da The Face Shop'up Face it CC Kremiydi. Beklentim çok yüksek olduğu içindir belki, ama ben umduğumu bulamadım. Neden mi? İşte yorumlarım:
İlk çıktığı andan beri dünya çapında çok ses getiren bir ürün oldu. Kore'deki kozmetik markaları zaten BB, CC ve bilimum kremlerde kendini kanıtlamış durumda. Fırsatını yakalamışken ben de bu meşhur CC Kremi almadan edemedim. En çok ilgimi çeken tarafı tasarımı oldu. Oldukça farklı, çok şık ve kullanışlı bir tasarım. Yan yüzeyindeki butona basınca kapağı açılıyor. Kapak kısmında bir ayna ve tabanında bir sünger karşılıyor sizi. (İnstagramda ambalajın kullanımına dair küçük tanıtım videomu izleyebilirsiniz.)
Ürünün yapısına gelecek olursak, yoğun bir kıvamı var. Bendeki SPF 30. SPF 50 olanına göre nispeten akıcı kıvamı. SPF 50'liğini de deneme şansım olmuştu, o bayağı bir katı kıvamlıydı yüze dağıtması oldukça zor benden söylemesi.
Kapatıcılığı CC Kremler'e göre oldukça başarılı, orta ile yoğun kapatıcılık arasında diyebilirim. Fakat CC kremlerden beklediğim o hafiflik hissini bulamadım maalesef. Yağ oranını bilmiyorum ama oldukça yağlı olsa gerek, sim yada ışıltı yok içinde ama parlak bir bitişi var. Karma ciltli biri olarak üzerinden pudra ile geçince daha rahat kullanıyorum. Denemek için altına herhangi bir nemlendirici sürmemiştim cildimin kuru bölgelerinde aşağıda görülen pütür pütür görüntüyü ortaya çıkardı. Kuru ciltli iseniz bir nemlendirici sonrası Face İt sürerseniz memnun kalacağınızı düşünüyorum. Ama benim cilt tipime hiç uymadı. Ürünün en beğendiğim yanı ambalajı oldu ve Kore'lilerin cilt tipi ile benimkisinin çok farklı olduğu gibi bir sonuca vardım =) Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalınn =)
İnstagram: miamamos
Twitter: Sedeffina
15 Eylül 2013 Pazar
Party Nailart!!
Eveet sevgili nailart severler, bugün menümüzde Party Nail Art var! Yakın zamandaki doğumgünü kutlamalarından yola çıkarak yaptım, sevdim ve size de göstermek istedim =)
Hemen nasıl yapıldığına geliyorum =) Resimde de gördüğünüz gibi her parmağa ayrı bir figür yaptım kiii, parti temasına uygun olarak her bir parmak ayrı telden çalıyor! ;)
Serçe parmaktaki balonu yaparken dotting pen kullandım. Baz olarak Flormar'ın bu yaz çıkarttığı ve benim çok sevdiğim Light Summer serisinden LS01 numaralı ojeyi kullandım. Hafif sedefli, tek katla bile rengini gösteren çok açık bir lila rengi. Bazın üstene dotting penle biri büyük, altındaki küçük olacak şekilde iki tane nokta koydum. Sonra siyah nail art fırçayla etrafını çerçeveleyip, balonun ipini çizdim. Burada balon için Pastel'in 87 numaralı pembe ojesini kullandım.
Yüzük parmağı -en severek yaptığım- ise fiyonklu hediye paketi =) Alta baz olarak Pastel 75 numaralı ojeyi sürdüm. Üzerine Golden Rose Nailart 101 ojeyle dikey şeritler çektim. Şeritler iyice kuruduktan sonra yine dotting pen kullanarak Pastel 05 renk ojeyle fiyonk kısmını yaptım. Fiyongu nasıl yaptığımı ise İnstagramdaki kısa videomdan izleyebilirsiniz ;) >>>@miamamos<<<
Orta parmaktaki koktely kadehini yine nailart ojeleriyle yaptım. Nail art ojelerin kolaylığı kendiliğinden ince uçlu olmalı. Bir üçgen ve iki çizgiyle bardağı hallettikten sonra ortasında pembe nokta koyduğum ve kokteylimiz afiyetle içilmeye hazırdı bile;)
İşaret parmağında bir diğer severek yaptığım cupcake figürü var. Bunun için yine Flormar Light Summer'ın üzerine yarı parmağa kadar Golden Rose Care+Strong serisinden 206 numaralı sedefli kahverengi ojeyi sürdüm. İyice kuruduktan sonra dotting pen yardımıyla Pastel 05 ojeyi nokta nokta tırnağa işleyerek kabarık krema kısmını oluşturdum.
Son parmakta itiraf etmeliyim biraz kolayına kaçtım. Üç noktayla hemen yapılabilen kalp deseniyle parti konseptini tamamladım. Siz de görmek istediğiniz şeyleri yorum olarak bırakırsanız dener, elimden geldiğince yapmaya çalışırım. Görüşmek üzereee =)
İnstagram: miamamos
Twitter: Sedeffina
8 Eylül 2013 Pazar
Live Clean Şampuan
Merhabalar :)
Bu yazımda uzun süredır kullanıp memnun kaldığım biricik şampuanımı tanıtacağım sizlere.
Maalesef benim saçlarim hızlı uzar ama çabuk dökülür. Uzadıkça uçları kırılır ve keçe gibi bir hal alır, gittikçe hacim kaybeder. Pek çok şampuan denedim fakat drugstore mağazalardaki ürünler arasında tek faydayı Live Clean serilerinden gördüm. Yaklasik 1 sene kadar önce bir Watson's çalışanı önermişti bana bu şampuanı. Doğal içerikli ürünler içinde en başarılısı bu demişti ki bence haklıydı. Çünkü bir alt segmentten dedigi Down Under Naturals Nude şampuanını da denedim ve saçlarim keçeden öte bir hal alıp, pul pul kepeklendı. John Frida'da saçlarımı taranmaz hale getirdi. Yine toparlayan Live Clean oldu. Peki nedir bu Live Clean'in kerameti? Bence, içinde sülfat olmaması! Gerçekten de bu şampuanla saçlarım daha sağlıklı oldu. Önceden saçlarım yıkamamışsam 2 gün sonuna doğru, 3. güne yağlanırdı. Live Clean'den sonra 1. gün sonunda yağlanmaya başladı fakat bunu saçı yağlandırıyor olarak değil, saçı kendi dengesine bırakıyor olarak değerlendiriyorum. Saç kremi kullanmasam da saçlarım kolayca açılıyor ve yumuşacık oluyor. Dökülmelere karşı da başarılı buluyorum ama son 2 aydır, stresten Live Clean bile fayda etmiyor :) Ondan öncesine kadar hiç böyle bir şikayetim yoktu.
Gelelim hangi ürünü kullandığıma; Argan Oil - Restorative Shampoo.Gercekten de yukarıda bahsettiğim gibi oldukça toparladi saçlarimi. Fakat son gittiğimde arganlısı kalmamıstı, ben de Apple Cider- Clarifying Shampoo olanini aldim. Söylemem gerek- kokusu bir harikaa! Arganlıya göre yıkandıktan sonra daha hafif bir his bırakıyor. Argan daha yağlı ve ağır bir his bırakıyordu çünkü.
Benim bu ürünlerle ilgili söylemek istediğim, şişenin önünde arkasında ne yazıyorsa, o yazdığını gerçekleştiren başarılı ürünler olduğu. Her saç farklı özellikte tabi ama denenmeye değer ;)
Bu yazımda uzun süredır kullanıp memnun kaldığım biricik şampuanımı tanıtacağım sizlere.
Maalesef benim saçlarim hızlı uzar ama çabuk dökülür. Uzadıkça uçları kırılır ve keçe gibi bir hal alır, gittikçe hacim kaybeder. Pek çok şampuan denedim fakat drugstore mağazalardaki ürünler arasında tek faydayı Live Clean serilerinden gördüm. Yaklasik 1 sene kadar önce bir Watson's çalışanı önermişti bana bu şampuanı. Doğal içerikli ürünler içinde en başarılısı bu demişti ki bence haklıydı. Çünkü bir alt segmentten dedigi Down Under Naturals Nude şampuanını da denedim ve saçlarim keçeden öte bir hal alıp, pul pul kepeklendı. John Frida'da saçlarımı taranmaz hale getirdi. Yine toparlayan Live Clean oldu. Peki nedir bu Live Clean'in kerameti? Bence, içinde sülfat olmaması! Gerçekten de bu şampuanla saçlarım daha sağlıklı oldu. Önceden saçlarım yıkamamışsam 2 gün sonuna doğru, 3. güne yağlanırdı. Live Clean'den sonra 1. gün sonunda yağlanmaya başladı fakat bunu saçı yağlandırıyor olarak değil, saçı kendi dengesine bırakıyor olarak değerlendiriyorum. Saç kremi kullanmasam da saçlarım kolayca açılıyor ve yumuşacık oluyor. Dökülmelere karşı da başarılı buluyorum ama son 2 aydır, stresten Live Clean bile fayda etmiyor :) Ondan öncesine kadar hiç böyle bir şikayetim yoktu.
Gelelim hangi ürünü kullandığıma; Argan Oil - Restorative Shampoo.Gercekten de yukarıda bahsettiğim gibi oldukça toparladi saçlarimi. Fakat son gittiğimde arganlısı kalmamıstı, ben de Apple Cider- Clarifying Shampoo olanini aldim. Söylemem gerek- kokusu bir harikaa! Arganlıya göre yıkandıktan sonra daha hafif bir his bırakıyor. Argan daha yağlı ve ağır bir his bırakıyordu çünkü.
Benim bu ürünlerle ilgili söylemek istediğim, şişenin önünde arkasında ne yazıyorsa, o yazdığını gerçekleştiren başarılı ürünler olduğu. Her saç farklı özellikte tabi ama denenmeye değer ;)
15 Ağustos 2013 Perşembe
Missha The Style Allık/Highlighter
Yeniden Merhaba,
Son yazımdan bu yana elime denemek için pek çok ürün geçti. Bunların çoğu da Kore menşeili. Nereden çıktı Kore diye düşünebilirsiniz, ben de aynı soruyu sorup duruyorum çünkü.. Sebebi kardeşim :) Kendisinin Japon animeleri Anime-san'a (kardeşceğzim) ithaf ettiğim Kore ganimetleri yazılarının ilk ayağı Missha The Style Allık ile başlayalım hemen :)
Hi everyone!
Since my last post, i've received many products and most of them are Korean labeled. This Korean love derives from my sister. After reading thousands of Japan Animes she became interested in Asian culture and end up going to Seul, Korea. And brought me many presents =) I'll be writing about these products on my furthcoming posts. Let's start with the firts one: Missha The Style Blusher
Ambalajı, resimde gördüğünüz gibi oldukça hoş ve sade. Ürün "The Style Defining Blusher" olarak geçiyor ama bence allık olmak için fazla açık bir renk. Resimde oldukça pembe çıkmış fakat gerçekte bundan çok daha açık rengi. Dolayısıyla ben de aydınlatıcı olarak kullanıyorum :)
Beni en cezbeden yanı kokusu. Daha önce hiçbir toz üründe böyle hoş bir koku duymamıştım. Kapağını açınca, yüzünüze uygularken o kadar hoş bir kokusu var ki.. Hafif şampuanımsı bir koku ve ben bayıldım :) Sevdiğim bir diğer özelliği ışıltılarının çok küçük olması. The Balm Mary-Lou Manizer aydınlatıcı ile karşılaştırdığımda Missha'daki sedeflerin çok daha küçük olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda Missha'nınki daha pembe alt tonluyken The Balm'ınki sarı alt tonlu; bu nedenle Missha cildimde daha varmış ama yokmuş duruyor. Ürünün sevmediğim özellikleri ise çabuk uçması ve tozutması. Aşağıdaki resim için yaptığım swatch 1 saat sona yarı yarıya uçup gitmişti. Kaş altıma baz sürüp uyguladığımda 3 saat kadar kalmıştı ama yine de kalıcılık konusunda sıkıntılı bir ürün.
As you can see in the picture packaging is really cute. It's called "The Style Defining Blusher" but it's too light to be a blusher, so i'm using as a highlighter. It seems pinkish but, actually it has a light champagne-color.
The most fascinating part of the product is, it's smell. It smels really good when you open the cover and apply to your face. The other thing that i like is its tiny little shimmers. To compare with The Balm Mary-Lou highlighter, Missha's shimmers are smaller and Missha has more pinky undertone when The Balm has yellowy. The thing that i don't like about The Style is it doesn't last long. You have to use primer.
Dediğim gibi varla yok arası, hafif bir ürün. Sürüp kendinizi mutlu hissetmek için yeterli ama daha belirgin etki istiyorsanız yeterli olmayacağını söylemek zorundayım.. ;)
Son yazımdan bu yana elime denemek için pek çok ürün geçti. Bunların çoğu da Kore menşeili. Nereden çıktı Kore diye düşünebilirsiniz, ben de aynı soruyu sorup duruyorum çünkü.. Sebebi kardeşim :) Kendisinin Japon animeleri Anime-san'a (kardeşceğzim) ithaf ettiğim Kore ganimetleri yazılarının ilk ayağı Missha The Style Allık ile başlayalım hemen :)
Hi everyone!
Since my last post, i've received many products and most of them are Korean labeled. This Korean love derives from my sister. After reading thousands of Japan Animes she became interested in Asian culture and end up going to Seul, Korea. And brought me many presents =) I'll be writing about these products on my furthcoming posts. Let's start with the firts one: Missha The Style Blusher
Ambalajı, resimde gördüğünüz gibi oldukça hoş ve sade. Ürün "The Style Defining Blusher" olarak geçiyor ama bence allık olmak için fazla açık bir renk. Resimde oldukça pembe çıkmış fakat gerçekte bundan çok daha açık rengi. Dolayısıyla ben de aydınlatıcı olarak kullanıyorum :)
Beni en cezbeden yanı kokusu. Daha önce hiçbir toz üründe böyle hoş bir koku duymamıştım. Kapağını açınca, yüzünüze uygularken o kadar hoş bir kokusu var ki.. Hafif şampuanımsı bir koku ve ben bayıldım :) Sevdiğim bir diğer özelliği ışıltılarının çok küçük olması. The Balm Mary-Lou Manizer aydınlatıcı ile karşılaştırdığımda Missha'daki sedeflerin çok daha küçük olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda Missha'nınki daha pembe alt tonluyken The Balm'ınki sarı alt tonlu; bu nedenle Missha cildimde daha varmış ama yokmuş duruyor. Ürünün sevmediğim özellikleri ise çabuk uçması ve tozutması. Aşağıdaki resim için yaptığım swatch 1 saat sona yarı yarıya uçup gitmişti. Kaş altıma baz sürüp uyguladığımda 3 saat kadar kalmıştı ama yine de kalıcılık konusunda sıkıntılı bir ürün.
As you can see in the picture packaging is really cute. It's called "The Style Defining Blusher" but it's too light to be a blusher, so i'm using as a highlighter. It seems pinkish but, actually it has a light champagne-color.
The most fascinating part of the product is, it's smell. It smels really good when you open the cover and apply to your face. The other thing that i like is its tiny little shimmers. To compare with The Balm Mary-Lou highlighter, Missha's shimmers are smaller and Missha has more pinky undertone when The Balm has yellowy. The thing that i don't like about The Style is it doesn't last long. You have to use primer.
Dediğim gibi varla yok arası, hafif bir ürün. Sürüp kendinizi mutlu hissetmek için yeterli ama daha belirgin etki istiyorsanız yeterli olmayacağını söylemek zorundayım.. ;)
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Artdeco Mineral Loose Powder&Blusher
Merhaba =)
En son yazımda pudramın dibine vurduğumdan bahsetmiştim. E hal böyle olunca yeni pudra alınacaklar listemin başındaydı. Sıkıldığım bir gün Douglas'ta gezerken Artdeco standı gözüme çarptı ve hemen tav oldum. Bunda küçük küçük, suluboya paletleri andıran paketlemelerinin etkili olduğunu söylemeliyim. Vee hazır alışveriş modunu açmışken pudranın yanına bir de şeftali rengi allık aldım. İşte onlarla ilgili yorumlarım =)
Daha önce sıkıştırılmış pudra kullandığım için bu sefer toz pudra denemeye karar verdim. İçerikleri de benim için önemli olduğundan mineral pudraya yöneldim. Mineral pudranın avantajları kısaca:
- İçerisinde paraben, flates gibi koruyucu madde içermiyor olması,
- Titanyum dioksit, çinko oksit, mika, magnezyum gibi mineraller bulunması,
- Cilt gözeneklerini tıkamaması,
- Ciltte ağırlık hissine neden olmaması, hafif yapılı olması,
- Akma yapmaması,
- Işığı emmeyip geri yansıttığı için kırışıklıkları daha az göstermesi olarak özetlenebilir.
Bir önceki yazımda bahsettiğim Maybelline Affitone pudra malesef çok bulaşma yapıyordu. Kıyafetlerime.. değdiği her yere bulaşıyordu. Şimdi almış olduğum mineral toz pudra ise daha ince tabaka halince uygulandığı için direk alttaki yüz ürünüyle bütünleşti ve bulaşma yapmadı. Yüzüme ışıltı verip, genel görüntüsünü dengeledi, alttaki BB Kremi sabitledi, bir hafta boyunca üst üste kullanmama rağmen kurutma yapmadı. Açıkçası memnun kaldım. Açık tenli olduğum için 3 Numaralı Natural ten rengime uydu. Kapatıcılık ise ne kadar kalın uyguladığınıza bağlı olarak hafif-orta arasında gidip gelir. (Maybelline daha çok kapatılıcık sağlıyordu.)
Allık da yüzümü güldüren bir diğer ürün oldu. =) Şeftali tonlarının daha genç ve taze bir cilt görünümü verdiğini düşünüyordum ve bu tonlarda bir allığın eksikliğini hissediyordum. Almış olduğum Artdeco 39 numaralı allık, içinde çok çok küçük ışıltıları olan bir şeftali allık. Tam da istediğim gibi =) Yüzünüzde sim sim durmuyor, ama mat da değil günlük kullanım için ideal.. Resimde hem cildime uyguladığımda hem de kolumda swatchladığımdaki etkilerini görebilirsiniz. Paketlemesi ise bana oldukça ilginç geldi. Paletlerde kullanımı öngörüldüğünden olsa gerek, kutunun arkasında büyükçe bir mıktanıs var. Ürün de bitirilebilir çoklukta, 5gr =) "Ah bitiremedim, ziyan olacak" psikolojisine girmeden hem de sıkılmadan ürünü bitiririm diye tahmin ediyorum. =) Belki farlarla birleştirip bu allığımı da koyup küçük,kompakt bir palet bile yapabilirim kendime =)
Gelecek yazılarda görüşmek üzere, güzel bir gün geçirmeniz dileğiyleee hoşçakalınn =)
Etiketler:
allık,
artdeco,
blusher,
douglas,
loose powder,
mineral pudra,
pudra
24 Temmuz 2013 Çarşamba
Bitirdiklerim.. #1 - Hit Pan!!!
Yeniden merhaba!
Bugün dibini gördüğüm(!) kozmetik ürünlerinden bahsetmek istiyorum. Son dönemde daha çok cildime yatırım yapmış olmalıyım ki resimde de gördüğünüz gibi biri hariç hepsi cilt ürünü. İşin aslı cilt makyajı yapmayı çok sevmem. Hele yazın, kışın sivilce yapmayan ürünler bile sivilcelenmeye sebep oluyorken hiç.. Bu nedenle hafif ürünler tercih ediyorum ve güneş koruyucu içermesine özellikle dikkat ediyorum.
En önce dibini gördüğüm ürün Maybelline Affitone pudra olduğuna göre ondan başlamamda sakınca olmaz diye düşünüyorum.. =) Bildiğim kadarıyla Maybelline Affitone serisi pudraların ambalajlarını ve renk kodlarını değiştirdi bu nedenle güncel kodu nedir bilemiyorum ama bendeki Rose Beige 17 numaralı üründü. Gündelik kullanımda cildime hafif bir bir ışıltı verdiği için ve yağlı olan T bölgemde parlama yapmadığı için pudra benim için yeterli oluyor. Clinique Superdefese 25 SPF kremin üzerine pudra geçerek günümü kurtarabiliyorum. Maybelline affitone pudra da karma cildimin yağlı kısımlarında parlamayı engelledi fakat kuru olan kısımlarda kuruluğu daha belirgin hale getirdi. Gerçi tüm pudraların cildi kuruttuğu söylenir ama arayışlarım sürüyor..Önce bulan bulamayan söylesin, siz biliyorsanız bana, ben bulursam size =)
İkinci ürün ise Clinique Superdefence krem aldığımda yanında deneme boyu olarak verdikleri Liquid Facial Soap. Aslında bu bir sıvı sabun. Küçücük bir damlası bile çok köpürüyor bu anlamda oldukça bereketli. Fakat sabun olmasından olsa gerek, yüzümü yıkadıktan sonra sabunların bıraktığı o gerginliği hissettim. Sıvı sabunla birlikte bir de Clinique 7 Day Scrub deneme boyu gelmişti fakat onun kutusu çoktan çöpe gitmiş bile =( Scrub sabuna göre daha başarılı hatta benim en beğendiğim scrub oldu. İçindeki küçük tanecikler cildi çizmeden arındırıyor ve jel kısmı cildimde yumaşacık bir his bırakıyordu. Bitene kadar hergün kullandım neredeyse ve cildimde hiçbir tahriş veya farklı kötü bir etkisi olmadı. Yani, tadı damağımda kalan o scrub benim olacak er geç, o kadar! =)
Bir diğer ürün L'oreal Lash Architect 4D maskara. Mimar olduğum için bu "Architect" az cezbetmedi değil ve oldukça memnun kaldım. Benim aldığım Carbon Black renkli olduğu için pigmentasyonu daha yoğundu, o nedenle daha katı bir yapısı vardı. Kuru olmasına rağmen, zaman içinde daha fazla kurumadı, kıvamını korudu =) 3 kat sürdüğümde bile topaklanma, kirpikleri biribirine yapıştırma yapmadı. Tek sorunu sıcak havalarda nemle birlikte bulaşma yaptı. Belki de carbon black olduğu içindir günahını almayayım. Bir daha alacak olursam normal siyah rengini alırım.
Dördüncü ürün ise Maybelline BB Cream. Ben medium tonunu aldım çünkü light ile arasında çok fark göremedim. Yazın da pembeleşeceğim için mediumu kaldırırım diye düşündüm. Bunu göreceli olarak daha önemli günlerde veya arkadaş grubuyla gezmelere gittiğim zamanlarda kullandım. Kapatıcılığı hafif, çok uygularsanız ortaya varabilir,doğal bir duruşu var. İçinde sim vb yok fakat sürdüğünüzde hafif bir parlaklık veriyor. Spf 30 olmasına rağmen flash ile parlama yapmadı, yani en azından bana patlamadı =) Sıkıntılı kısmı, birkaç gün üst üste kullandığımda sivilcelenme yaptığını farkettim. Gerçi diğer drugstore BB kremlerle karşılaştırdığımda bana en uyan bu oldu. Garnier BB kremini kullandığımda hiç memnun kalmamıştım zira. Sonuç itibariyle fiyatına göre iyi bir performans sergiledi bence, yağlı vıcık vıcık değildi, kapatıcılığı da benim için iyiydi. BB, CC, DD ..hangi harfe kadar giderse gitsin(!) bu tip bakım, koruma ve kapatıcılığı bir arada sağlayan ürünler mantığıma uyduğu için kullanmaya devam edeceğim. Yalnızca daha yüksek kaliteli ürünlere yöneleceğim sanırım.
Ve bu uzun yazının son kahramanı Sephora'nın köpük makyaj temizleyicisi. Açıkçası bu ürünü ilk aldığımda , "ilk heyecan+yok makyaj" olsa gerek beğenmiştim fakat sonradan hiç hazzetmemeye başladım. Köpük makyaj temizleyicisi sevmiyormuşum meğer. =) Cilt makyajını çıkarıyor fakat gözlerde 1-2 kat maskara varsa, hele bir de su geçirmez ürünler varsa tekliyor. Ayrı bir temizleyici ile silmek gerekiyor kalıntıları. E ben de cilt makyajı çok yapmadığım için; yaptığımı da sabun bile çıkardığı için; sırf göz makyajım için- bu göz makyajını çıkarmayan köpüğü kullanmak çok manasız geldi. Tüm yüzüm için 3-4 pompa sıkarsam anca göz makyajım çözülüp göz altıma doğru akıyor, bulamaç oluyor. Bereketli de değil hemen bitiyor. Sonuç olarak beğenmedim =/ Tek bir ürünle tüm yüzümü yıkasaydım, ovalamaca, ürünü ciltte bekletmece oladan anında tüm makyaj silinseydi ama nerdeee... Beklicez artık o günleri napalım, mecbuur =)
Uzun bir yazı oldu, umarım sıkılmamışsınızdır ve açıklayıcı olmuştur. Siz de yorumlarını yazın lütfen. Görüşmek üzere, hoşçakalınn =)
En önce dibini gördüğüm ürün Maybelline Affitone pudra olduğuna göre ondan başlamamda sakınca olmaz diye düşünüyorum.. =) Bildiğim kadarıyla Maybelline Affitone serisi pudraların ambalajlarını ve renk kodlarını değiştirdi bu nedenle güncel kodu nedir bilemiyorum ama bendeki Rose Beige 17 numaralı üründü. Gündelik kullanımda cildime hafif bir bir ışıltı verdiği için ve yağlı olan T bölgemde parlama yapmadığı için pudra benim için yeterli oluyor. Clinique Superdefese 25 SPF kremin üzerine pudra geçerek günümü kurtarabiliyorum. Maybelline affitone pudra da karma cildimin yağlı kısımlarında parlamayı engelledi fakat kuru olan kısımlarda kuruluğu daha belirgin hale getirdi. Gerçi tüm pudraların cildi kuruttuğu söylenir ama arayışlarım sürüyor..Önce bulan bulamayan söylesin, siz biliyorsanız bana, ben bulursam size =)
İkinci ürün ise Clinique Superdefence krem aldığımda yanında deneme boyu olarak verdikleri Liquid Facial Soap. Aslında bu bir sıvı sabun. Küçücük bir damlası bile çok köpürüyor bu anlamda oldukça bereketli. Fakat sabun olmasından olsa gerek, yüzümü yıkadıktan sonra sabunların bıraktığı o gerginliği hissettim. Sıvı sabunla birlikte bir de Clinique 7 Day Scrub deneme boyu gelmişti fakat onun kutusu çoktan çöpe gitmiş bile =( Scrub sabuna göre daha başarılı hatta benim en beğendiğim scrub oldu. İçindeki küçük tanecikler cildi çizmeden arındırıyor ve jel kısmı cildimde yumaşacık bir his bırakıyordu. Bitene kadar hergün kullandım neredeyse ve cildimde hiçbir tahriş veya farklı kötü bir etkisi olmadı. Yani, tadı damağımda kalan o scrub benim olacak er geç, o kadar! =)
Bir diğer ürün L'oreal Lash Architect 4D maskara. Mimar olduğum için bu "Architect" az cezbetmedi değil ve oldukça memnun kaldım. Benim aldığım Carbon Black renkli olduğu için pigmentasyonu daha yoğundu, o nedenle daha katı bir yapısı vardı. Kuru olmasına rağmen, zaman içinde daha fazla kurumadı, kıvamını korudu =) 3 kat sürdüğümde bile topaklanma, kirpikleri biribirine yapıştırma yapmadı. Tek sorunu sıcak havalarda nemle birlikte bulaşma yaptı. Belki de carbon black olduğu içindir günahını almayayım. Bir daha alacak olursam normal siyah rengini alırım.
Dördüncü ürün ise Maybelline BB Cream. Ben medium tonunu aldım çünkü light ile arasında çok fark göremedim. Yazın da pembeleşeceğim için mediumu kaldırırım diye düşündüm. Bunu göreceli olarak daha önemli günlerde veya arkadaş grubuyla gezmelere gittiğim zamanlarda kullandım. Kapatıcılığı hafif, çok uygularsanız ortaya varabilir,doğal bir duruşu var. İçinde sim vb yok fakat sürdüğünüzde hafif bir parlaklık veriyor. Spf 30 olmasına rağmen flash ile parlama yapmadı, yani en azından bana patlamadı =) Sıkıntılı kısmı, birkaç gün üst üste kullandığımda sivilcelenme yaptığını farkettim. Gerçi diğer drugstore BB kremlerle karşılaştırdığımda bana en uyan bu oldu. Garnier BB kremini kullandığımda hiç memnun kalmamıştım zira. Sonuç itibariyle fiyatına göre iyi bir performans sergiledi bence, yağlı vıcık vıcık değildi, kapatıcılığı da benim için iyiydi. BB, CC, DD ..hangi harfe kadar giderse gitsin(!) bu tip bakım, koruma ve kapatıcılığı bir arada sağlayan ürünler mantığıma uyduğu için kullanmaya devam edeceğim. Yalnızca daha yüksek kaliteli ürünlere yöneleceğim sanırım.
Ve bu uzun yazının son kahramanı Sephora'nın köpük makyaj temizleyicisi. Açıkçası bu ürünü ilk aldığımda , "ilk heyecan+yok makyaj" olsa gerek beğenmiştim fakat sonradan hiç hazzetmemeye başladım. Köpük makyaj temizleyicisi sevmiyormuşum meğer. =) Cilt makyajını çıkarıyor fakat gözlerde 1-2 kat maskara varsa, hele bir de su geçirmez ürünler varsa tekliyor. Ayrı bir temizleyici ile silmek gerekiyor kalıntıları. E ben de cilt makyajı çok yapmadığım için; yaptığımı da sabun bile çıkardığı için; sırf göz makyajım için- bu göz makyajını çıkarmayan köpüğü kullanmak çok manasız geldi. Tüm yüzüm için 3-4 pompa sıkarsam anca göz makyajım çözülüp göz altıma doğru akıyor, bulamaç oluyor. Bereketli de değil hemen bitiyor. Sonuç olarak beğenmedim =/ Tek bir ürünle tüm yüzümü yıkasaydım, ovalamaca, ürünü ciltte bekletmece oladan anında tüm makyaj silinseydi ama nerdeee... Beklicez artık o günleri napalım, mecbuur =)
Uzun bir yazı oldu, umarım sıkılmamışsınızdır ve açıklayıcı olmuştur. Siz de yorumlarını yazın lütfen. Görüşmek üzere, hoşçakalınn =)
18 Temmuz 2013 Perşembe
Turquoise Nailart
Uzun yaz akşamlarında yemekler yenip, televizyon izlenip can sıkıntısı başlayınca benim için yapılacak şeylerden biri tabi ki de nail art!! =) Nasıl yaptığımı göstermeden önce bana el modeli olan kardeşime teşekkürü borç bilir ve yeşil beyaz nail artın detaylarına geçerim.. =)
Bu seneki favori oje rengim mint yeşili tonları oldu, baktıkça içime ferahlık veren bir renk. Burada Avon'un Speed Dry ojelerinden Turquoise Pop rengini kullandım. Ojenin rengi gerçekten çok hoş ve söylendiği gibi hızlı kuruyor. Tek sorun sürerken kurumaya başladığı için fırça izleri görünebiliyor. Bu yüzden kat sayısını artırdıkça fırçaya alınan ojeyi de artırmak lazım. Ben burada 2 kat sürdüm.
Tırnağın üçte birlik kısmını boş bırakacak şekilde yeşil rengi sürdüm, yanında kalan yere de beyaz rengi.
İki rengin arasında da daha şık durması için, gümüş bir şerit çektim. İnternet sitelerinde "striping tape" olarak bulabilirsiniz. Veya ince bir fırça ile çizgi çekebilirsiniz.
Geri kalan süsleme ise tamamen size kalmış. Ben dotting pen ile yüzük parmağa küçük kalpler yaptım, biraz da taş ekledim. =)
instagram: miamamos
16 Temmuz 2013 Salı
Cupcake Nail Art
Merhabalar!
Benim için oldukça eğlenceli bir hobi olan nail art ve makyajla ile ilgili paylaşımlar yapacağım bloguma hoşgeldiniz =)
İlk yazımda yükselen iki trendi "nail art" ve "cupcake"leri buluşturdum ve cupcake nail art yaptım. Küçükcük ve eğricik bir yüzey olan tırnaklarımızla neden böyle uğraşıyoruz ayrı bir muamma olsa da benim bu sanatı icra etmemde en büyük motivasyon kaynaklarım yeni aldığım nail art fırçalarım, tırnak taşlarım ve fimolarımdı. =) Aslında uygulamak çok kolay, sadece temiz işçilik istiyor ki ben de çok temiz çalıştığımı söyleyemeyeceğim =(
Bir yandan yapıp bir yandan adım adım fotoğraflamaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.. =)
Hi everyone!!
Welcome to my blog about my recent hobby: nail art!
In this blog i'll be sharing my nail art "masterpieces" with you =) In my very first blog i tried to do cupcake nail art. Step by step i've photographed how i did these nails. It's not hard, but you've got to be neat, which i'm not as you can see in the details.. My purpose is to encourage myself and all the nail art lovers that we can also do it =) Hope you like it!
İlk olarak yarı tırnağıma cupcake'in kek kısmını oluşturacak renkli ojeyi sürdüm. Bilerek düzgün bitirmedim çünkü üstüne krema kısmı geldiğinde dalgalı bir sınır oluşmasını istedim.
Sonra beyaz bir ojeyle tırnağım kalan kısmını boyadım. Daha dalgalı yaparsanız daha güzel olacaktır. Benim örneğim daha çok "beş parmağın beşi bir değil, dalgaları hiç değil" şeklinde oldu biraz =)
Siyah oje ile krema ve kek kısmı arasına (mor ve beyaz) dalga çizerek iyice birbirinden ayırdım, isterseniz tırnak kenarlarına bordür de geçebilirsiniz.
Son olarak tırnak yapıştırıcısıyla taşları beyaz kısma, yani kremaya yapıştırdım. Bu işlem için mıknatıslı taş tutucular ve farklı yapıştırıcılar da var ama ben elimdeki imkanlarla bu şekilde yaptım, sevdim. Siz de sevmişsinizdir umarım =)
Benim için oldukça eğlenceli bir hobi olan nail art ve makyajla ile ilgili paylaşımlar yapacağım bloguma hoşgeldiniz =)
İlk yazımda yükselen iki trendi "nail art" ve "cupcake"leri buluşturdum ve cupcake nail art yaptım. Küçükcük ve eğricik bir yüzey olan tırnaklarımızla neden böyle uğraşıyoruz ayrı bir muamma olsa da benim bu sanatı icra etmemde en büyük motivasyon kaynaklarım yeni aldığım nail art fırçalarım, tırnak taşlarım ve fimolarımdı. =) Aslında uygulamak çok kolay, sadece temiz işçilik istiyor ki ben de çok temiz çalıştığımı söyleyemeyeceğim =(
Bir yandan yapıp bir yandan adım adım fotoğraflamaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.. =)
Hi everyone!!
Welcome to my blog about my recent hobby: nail art!
In this blog i'll be sharing my nail art "masterpieces" with you =) In my very first blog i tried to do cupcake nail art. Step by step i've photographed how i did these nails. It's not hard, but you've got to be neat, which i'm not as you can see in the details.. My purpose is to encourage myself and all the nail art lovers that we can also do it =) Hope you like it!
İlk olarak yarı tırnağıma cupcake'in kek kısmını oluşturacak renkli ojeyi sürdüm. Bilerek düzgün bitirmedim çünkü üstüne krema kısmı geldiğinde dalgalı bir sınır oluşmasını istedim.
Sonra beyaz bir ojeyle tırnağım kalan kısmını boyadım. Daha dalgalı yaparsanız daha güzel olacaktır. Benim örneğim daha çok "beş parmağın beşi bir değil, dalgaları hiç değil" şeklinde oldu biraz =)
Siyah oje ile krema ve kek kısmı arasına (mor ve beyaz) dalga çizerek iyice birbirinden ayırdım, isterseniz tırnak kenarlarına bordür de geçebilirsiniz.
Son olarak tırnak yapıştırıcısıyla taşları beyaz kısma, yani kremaya yapıştırdım. Bu işlem için mıknatıslı taş tutucular ve farklı yapıştırıcılar da var ama ben elimdeki imkanlarla bu şekilde yaptım, sevdim. Siz de sevmişsinizdir umarım =)
instagram: miamamos
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)